Sessizliğin ortasında, ilk cümlemi yazıyorum.Bugün bir yolculuğa çıkıyorum. 365 gün boyunca her gün, iç dünyamın derinliklerinden süzülen düşüncelerimi, hislerimi ve bilgimi kelimelere dökeceğim. Psikoloji, alışkanlıklar, yaşam değerleri ve insan olmanın getirdiği karmaşıklıklar üzerine yazacağım bu satırlar, bir yazar olarak hem kendimi keşfetme hem de zihnimin sınırlarını zorlama sürecim olacak.Konular, tıpkı hayatın kendisi gibi geniş bir yelpazeye yayılacak: içgüdülerimiz, değerlerimiz, zaaflarımız, geçmişten getirdiğimiz yaralar ve geleceğe bıraktığımız umutlar. Bazı günler bir duygu beni sürükleyecek, bazı günler keskin bir fikir zihnimi işgal edecek.
Adını henüz koyamadığım bu proje, belki de hayatımın en dürüst deneyimi olacak.Jung’un ifade ettiği gibi ‘’yalnızca içsel deneyimlerle bir şeyleri inşa edebiliriz.Dışarıda olan biten her şey zaten yok olacaktır’’ Kendi iç dünyamın labirentlerinde kaybolacağım.Çünkü her gün burada, psikolojinin karanlık koridorlarında, alışkanlıkların görünmez zincirlerinde ve yaşamın anlam arayışında kendi sesimle konuşacağım.Bazı yolculuklar insanın planlayarak değil, hisleriyle başlar. Ve ben bugün, hislerime kulak vererek bir yolculuğa çıkıyorum. Ancak bu sıradan bir yolculuk değil; bu, kelimelerle inşa edilecek, her gün bir tuğlası eklenerek yükselen bir düşünce serüveni olacak. Yazdıklarım bazen bir fikrin peşine düşecek, bazen bir duygunun derinliklerine dalacak.Bunu yaparken bir yazar gibi düşüneceğim ama bir okuyucu gibi hissetmeye devam edeceğim. Çünkü yazmak, sadece kelimeleri yan yana dizmek değil, kendi iç dünyasını baştan yaratmaktır. Ve ben, bu satırları yazarken hem yaratacak hem de yok edeceğim.Bu, kelimelerin içinde kaybolacağım, bazen düşeceğim, bazen doğrulacağım ve bazen de kendi düşüncelerimle savaşacağım bir deneyim olacak. Elbette kolay olmayacak. Yazı sürecinin sancısını her gün iliklerime kadar hissedeceğim. Bazen kelimeler içimde kilitlenip kalacak, çıkmak istemeyecek; bazen de bir nehir gibi çağlayacaklar. Her cümle bir mücadele, bir keşif, belki de bir delilik hâli,belki her sayfa bir meydan okuma olacak. her cümle bir kolaylık,her sayfa bir güzellik ve galip gelme olacak. İçeride olup bitenler benimle sınırlı kalacak. Yazarın yalnız yürüdüğü bu patikada sen yalnızca izleyen göz olacaksın, hissettiğim rüzgârı uzaktan duyacak, ateşin sıcaklığını sadece kelimelerden hissedeceksin.
Neden mi?
Çünkü bir yıl boyunca, dışarıdan gelen hiçbir sese kulak vermeden ne yorumlara, ne övgülere, ne eleştirilere nede dış düşüncelere sadece içimdeki ham düşünceleri kelimelere dökmek istiyorum. Belki bu, bir “yazar” olma iddiası değil; daha çok, insan olmanın kaotik güzelliğini kayıt altına alma çabası.Hiç bir şeyin bu serüvenin rotasını bozmasını istemiyorum.Sadece kendi zihnimdeki sancıları, belirsizlikleri, aydınlanmaları ve çalkantıları kağıda dökeceğim. Yazı yazmanın sancısını ve akışını olduğu gibi hissetmek istiyorum. Tek bir kaynağım olacak: Ben ve zihnimdeki akış.Tabi ki kitaplarım ve yıllardır not aldığım defterlerimde bu yolculukta bana rehber olacak.Belki bazı günler bir cümleyle yetineceğim, belki bazı günler sayfalar dolusu yazacağım. Ama ne olursa olsun, her gün burada olacağım.ayrıca bu defterler ve kitaplar sadece bilgiye başvurmak zorunda olduğum zamanlarda kullanacağım.
Her gün belirli bir saatte, o günün yazısını paylaşacağım. Belki kısa, belki uzun; belki tutkulu, belki durgun. Ama her zaman içimden geldiği gibi.Ama bu sadece benim yolculuğum değil.Eğer bu satırları okuyorsan, sen de bu serüvenin bir parçasısın. Benim kelimelerim, senin düşüncelerinle buluştuğunda bir şeylerin değişmesini istiyorum. Seni düşündürecek, belki rahatsız edecek, belki ilham verecek.Sizler, günün bir noktasında o yazıyla karşılaşacak. Merak edecek, belki şaşıracak, belki de kendinizden bir şeyler bulacaksınız.Bu kitap sadece bir metin değil, bir zaman kapsülü olacak. Yılın sonunda geriye dönüp baktığımızda, kim olduğumuzu, ne düşündüğümüzü, hangi duygularla yüzleştiğimizi göreceğiz. Belki o noktada, artık aynı insan olmayacağız. Ve işte asıl amaç da bu: 365 günün sonunda, bu yolculuğa katılan herkesin ister büyük ister küçük ölçekte dönüşmesini sağlamak.
Neler Beklemeli?
Bir İtiraf:
İlk günün heyecanıyla yazıyorum bunları, ama yarın belki korkudan klavyeye dokunamayacağım. Belki 50. günde “Neden başladım ki?” diye sorgulayacağım. Ama söz veriyorum: Tüm bu sancıları, bu sayfalarda olduğu gibi çıplaklıkla paylaşacağım.
Sana Soruyorum:
Peki ya sen?
Bir yıl boyunca, her sabah aynı saatte açıp bir paragraf okumaya hazır mısın? Belki bazen sıkılacaksın, belki “Bu cümle bana ait!” diyeceksin. Belki düşündürecek, belki rahatsız edecek, belki ilham verecek. Ama emin ol, seninle aramızda sessiz bir diyalog başlayacak.
Yarın aynı saatte, aynı yerdeyim.
Belki de ilk kez, “yazmak” denen eylemin ne kadar kırılgan olduğunu itiraf edeceğim…
Eğer hazırsan, her gün aynı saatte burada olacağım.
Bugün bir tohum ekiyorum. Zihnine düşecek bu kelimelerin, günün birinde bir değişime dönüşeceğinden eminim.
Öyleyse başlayalım.
DİP NOT: Ancak şunu unutma: Bu kitap interaktif değil. Yani yazılarım, hiçbir dış yorumdan ya da bakış açısından beslenmeyecek. Onları şekillendiren tek şey, 365 gün boyunca içimde yaşanacak değişimler olacak.
GİRİŞ
Bu yolculuğa çıkarken bir öğretici, bir rehber ya da karar verici olma iddiasında değilim. Ben sadece yazıyorum.Bu bir yol haritası, “bilgelik” vaadi değil.Bu, uzun zamandır içimde büyüyen bir fikirden doğdu. Yazmaya başlamak istiyordum ama klasik bir başlangıç yerine kendimi bir serüvene dahil etmek istedim. Sonunda fark ettim ki bazen en iyi başlangıç, planlara boğulmadan, her şeyi akışına bırakarak oluyor.Ama unutmayın: Bu satırlar bir uzmanın değil, meraklı bir okurun kaleminden çıkıyor.
Neden Buradayım?
Öncelikle şunu netleştireyim: Ben kimseye yol gösterecek ya da başkalarının hayatıyla ilgili kararlar verecek biri değilim. Kendimi ne bir rehber ne de bir otorite olarak görüyorum. Psikoloji eğitimi almadım, felsefe üzerine akademik çalışmalarım yok. Yazmak benim için bir terapi.Sadece kitapların arasında kaybolmuş, hayatın içinde öğrenen biriyim.Yani burada okuyacaklarınız bir uzman tavsiyesi ya da kesin kurallar değil; tam tersine, hayatı anlamaya çalışan sıradan bir insanın samimi paylaşımları olacak. Yazmanın ve paylaşmanın en önemliside ‘’OKU’’manın gücüne inanıyorum.
Bir şeyi özellikle vurgulamak istiyorum: Bu bir planlı proje değil. Burada yazacağım hiçbir şey önceden belirlenmiş, kurgulanmış ya da bir hedef doğrultusunda yazılmış değil. Ben sadece her gün zihnimde belirenleri olduğu gibi dökeceğim. Akışına bırakılmış bir süreç bu. Ayrıca, bu web sitesi ve Instagram hesabı hiçbir ticari kaygı taşımıyor. Bu web sitesinde reklam görmeyeceksiniz. Instagram’da ürün satmıyorum.
“Ürün linkleri”vb. şeyler görmeyeceksiniz. Görür iseniz hemen takipten çıkın ve siteyi ziyaret etmeyi bırakın.
Minimalist bir yaşam sürüyorum ve hali hazırda kendimi idame ettirebileceğim işlerim var. Burada olma sebebim, okunmak, ilgi görmek ya da bir marka yaratmak değil. 365 günlük bu yazı serisini bir açık kaynak günlük gibi düşünebilirsiniz. Yani nasıl ki yazılımcılar projelerini açık kaynak olarak paylaşırlarsa, ben de düşüncelerimi ve hikayelerimi herkesin erişimine açık bir günlük olarak paylaşıyorum. Dolayısıyla yazılarımı para kazanmak veya ün elde etmek için yazmıyorum. İçimden geldiği, yazmayı sevdiğim ve paylaşmaktan mutluluk duyduğum için yazıyorum. İyiliğin de kötülüğün de altında bir niyet aramak, bazen gerçeği görmekten çok, kendi şüphelerimize yenik düşmektir. Bu bir hobi. Bir deney. Belki de delilik.
Kim olduğum konusuna gelince… Anonim kalmayı seçiyorum. Ama bu, korkudan, cesaret eksikliğinden ya da herhangi bir çekincemden dolayı değil. Bu yazılar, bir isme ya da bir yüze bağlı kalmadan var olmalı. Önemli olan benim kim olduğum değil, burada yazılanların sende bir şeyleri düşündürüp düşündürmediği. İstiyorum ki yazılarımı okurken sadece kelimeler konuşsun, yazarın kim olduğu ikinci planda kalsın. Kendimi geri planda tutarak daha özgürce yazabileceğime inanıyorum. Bu sayede ne ben dış dünyanın yargılarından çekineceğim, ne de okur herhangi bir önyargıyla yaklaşacak. Bu 365 günlük yazma sürecinde gelen eleştiri veya yorumları anlık olarak okumayacağım derken bu, eleştirileri ya da yorumları kabul etmediğim anlamına gelmiyor. Aksine, sürecin sonunda geriye dönüp olumlu ya da olumsuz tüm yorumlarınızı, eleştirilerinizi tek tek okuyacağım ve hepsinden öğreneceğim. Ve belki de tüm bu süreç, sonunda bir kitap hâline gelecek. Bazen duygularımı bazen aklıma gelen bir bilgiyi bazen bir anıyı bazen bir eleştiri bazen öfkemi bazen sevincimi yansıtacağım bir yazı olacak Bu, bir biyografi değil. Bir otobiyografi de değil. Çünkü burada bir hayat hikâyesi anlatılmayacak. Ne bir başarı öyküsü ne de bir yol gösterici anlatı olacak. Bu sadece kelimelerin içinde akıp giden bir yolculuk… Başlangıcı var ama rotası yok. Sonu var ama nasıl biteceğini ben de bilmiyorum.
İlk günden itibaren hiçbir şeyin mükemmel olmasını beklemeden, sadece yazmanın tadını çıkararak ilerleyeceğim. Umarım siz de bu açık günlük boyunca bana eşlik ederken, satırlarımın içinde kendi duygu ve düşüncelerinizden bir parça bulursunuz.
Son Bir İtiraf:
Bu serüven 30 günde şu kadar para 3 ayda marka 5 ayda zayıflama gibi etkileşim alan sosyal medya projeleri (yargılamıyorum aksine yararlı buluyorum.)çok izlendiği için bende bu gücü okumayı aşılamak merak uyandırmak gibi bir proje kapsamında yapmaya karar verdim.
Bu proje, korkudan değil cesaretten doğdu. Çünkü en büyük risk, hiç denememekti.
Hazırsanız, başlıyoruz.
Sevgiyle,
Bir Yazar Adayı.