365Kalem

1_jiGLlc5YxU1QqxluytjIvA

Gün 4 : Psikoloji ve Felsefe – Ruhun Labirentinde Bir Yolculuk

Psikoloji ve Felsefe – Ruhun Labirentinde Bir Yolculuk 

Her şey bir soruyla başlar. “Ben kimim?” İnsanlık tarihinin en eski, en sarsıcı ve en çok cevap aranan sorusu… Bu soru, bir zamanlar felsefenin omuzlarındaydı. Sonra, çağlar değiştikçe psikoloji bu soruyu devraldı. Ama aslında bu iki alan birbirinden hiç kopmadı. Çünkü psikoloji, felsefenin çocuğudur. 

Felsefe, insanın karanlık bir ormanda elinde fenerle yürümesidir. Psikoloji ise, o ormandaki izleri bilimle takip eden bir avcı… 
Bugün, ”Neden acı çekeriz?” sorusuna cevap arayan Sokrates’ten, ”Bilinçdışı nedir?” diye soran Freud’a uzanan bir köprü kuracağız. Çünkü insan zihni, felsefenin tohumlarıyla filizlenmiş bir ağaçtır. 

Felsefe, insan zihninin sınırlarını zorlamak için vardı; psikoloji ise o zihni anlamak için doğdu. Felsefe, varlığı sorguladı; psikoloji, varlığın bilinçaltını keşfetti. Ama ikisi de aynı temel üzerine kurulu: Düşünmek ve anlamak. 

Bugün, bir düşünceye kapılıp gittiğimizde, ruhsal çalkantılar içinde kendimizi sorguladığımızda ya da insan doğasının karmaşıklığına hayretle baktığımızda, aslında binlerce yıl öncesinden gelen bir yankının içinde kayboluyoruz. Belki Sokrates’in sorduğu soruların, belki Nietzsche’nin şüphelerinin, belki Freud’un bilinçaltına yaptığı yolculukların bir parçasıyız. 

Ama şu kaçınılmaz bir gerçek: İnsan kendini anlamadan, hayatı da anlayamaz. 

 

Felsefe: İnsan Zihninin İlk Aynası 

Felsefe, insanın ilk içsel yolculuğudur. Psikoloji henüz bir bilim dalı olmadan önce, insanlar ruhlarını anlamaya çalışırken felsefeye sarıldı. Sokrates, Platon, Aristoteles… Onlar, insan doğasını, iyiliği, kötülüğü, bilginin ne olduğunu sorgularken aslında bir nevi ilk psikologlardı. 

Sokrates, “Kendini bil” dedi. Bu cümle, psikolojinin özünü içinde barındırıyordu. Çünkü insanın en büyük savaşı, kendisiyle olandır. 

Sonra Descartes geldi ve “Düşünüyorum, öyleyse varım” dedi. Varoluşumuzu düşünmeye bağladı. Ama bu söz, aynı zamanda büyük bir boşluğu da doğurdu: Düşüncelerimiz gerçekten bize mi ait, yoksa toplumun ve çevremizin bize öğrettiklerinden mi ibaret? 

Bütün bunlar, insanın kendi zihniyle hesaplaşmaya başlamasının temelleriydi. Ve işte bu noktada, psikoloji devreye girdi. 

 

Psikoloji: İnsan Ruhunun Bilime Dönüşmesi 

Felsefenin yüzlerce yıl süren sorgulamalarından sonra, insan zihninin ve ruhunun bilimsel yöntemlerle incelenmesi gerektiği anlaşıldı. Böylece psikoloji, düşüncenin ve duyguların artık yalnızca bir metafizik mesele olmadığını kanıtlamak için sahneye çıktı. 

Freud, Jung ve Adler gibi isimler, insan psikolojisini şekillendiren ilk büyük düşünürlerdi. Onlar, bilinçaltının sırlarını keşfetmeye çalışarak insanın kendi içinde sakladığı karanlıkları ortaya çıkardılar. Freud’a göre insan, çoğu zaman farkında bile olmadığı dürtülerle hareket eder. Yani bazen kendimizi anladığımızı sansak da, aslında en büyük yabancımız yine biziz. 

 

Bugün Felsefe ve Psikoloji Nerede Buluşuyor? 

Bazen en büyük psikolojik bunalımların çözümü, aslında bir felsefi soruda saklıdır. Modern psikoloji, terapiler ve bilimsel araştırmalarla ilerlese de, insanın varoluşsal sancıları hâlâ en çok felsefi düşüncelerle anlam kazanıyor. 

Bir insan neden mutlu olamaz? 
Neden bazı şeyleri unutamaz? 
Neden bazen kendi varlığından bile şüphe eder? 

Psikoloji, bunlara bilimsel açıklamalar sunar. Ama felsefe, bu soruların köklerini, insanın en derin noktalarında arar. 

Bazen bir psikoloji kitabı okur ve kendimizi tanıdığımızı sanırız. Ama sonra bir felsefi metinle karşılaşırız ve anlarız ki, aslında bildiğimiz hiçbir şey, gerçekten bizim değildir. 

Bugün, bu iki alanın kesişiminde bir noktadayız. Hem düşünmeli, hem hissetmeli, hem de anlamaya çalışmalıyız. Çünkü insan olmak, sorgulamadan mümkün değildir. 

Ve belki de bu yüzden, felsefe ve psikoloji, insanın kendisini anlamak için çıktığı yolculuğun iki farklı durağıdır. Ama aynı yola çıkarlar. 

Sen bugün, hangi durakta olduğunu biliyor musun? 

Ben hangi durakta olduğumu bilmiyorum Sadece gelecek otobüsle gideceğim yolun hayalini kuruyorum. Felsefe, psikolojinin atası değil, ezeli bir yoldaşıdır. 

Son günler

test

Kırılma noktası Bugün, “yazmak” denen eyleme değil, ”başlamak” denen o dipsiz kuyuya atladım. Çünkü biliyorum: Disiplin, romantize edildiği

8. Gün

Kırılganlık  Alışkanlıklar neden ölür?  Alışkanlıklar narin ipliklerle dokunur hayatımıza. Alışkanlıklar ve disiplin, çoğu zaman sağlam